Bizim Avrupa
İrfan Söyler’in bu ilginç kitabındaki öyküleri okumaya başladığımda, bir Türkiye ve insanlık âşığı, çağdaş Evliya Çelebi ile karşılaştığımı hissettim. Adı gibi irfanî bir ses söylüyor, anlatıyordu bu ‘gerçek hikaye’leri… İrfana insan ancak aşkla ulaşır. Söyler’in yüreğinde de tükenmez bir millet ve insanlık aşkı var.
Bizim Avrupa kitabı Bulgaristan’dan Macaristan’a, Almanya’dan İsveç’e, İspanya’dan İstanbul’a uzayan geniş bir coğrafyada dolaştırıyor bizi. Milletimizin ve memleketimizin dünyadaki izlerini sürüyoruz.
Sanki Sarı Saltuk’un rüzgar kanatlı atına biniyoruz ve Türklerin son yüzyıldaki gerilimli mâcerâsını, onların iktisadi ve kültürel yaşamı içinden, son derece içten ve yalın bir dille takib ediyoruz.
Her biri bir gerçekliği, Sait Faik dilinin edasıyla anlatan bu hikâyeler hem bir toplumsal/kültürel envanter çıkarıyor, hem tarihe kayıt düşüyor hem de bir gazetecinin yapması gerekeni yapıyor, bizleri bu macerayla buluşturuyor.
Hikâye kelimesinin bir anlamı da ‘iz sürmek’tir. Bu hem bir gezidir hem de halkımızın farklı mekanlardaki gerçeğini pozlamaktır. Bu yüzden İrfan Söyler’in kitabının iki farklı alanı da ilgilendiren bir kıymeti bulunuyor.
Hem edebiyat tadı alıyoruz hem de sosyolojik gerçekle karşılaşıyoruz.
Aşkla yapılmış gezilerin bu samimi kayıtlarını okumanızı dilerim. Bu hikayeleri okudukça siz de göreceksiniz : Yüz yüzeli yıldır bir medeniyet krizi, bir kimlik buhranı yaşayan Türkler, yeniden tarihteki rollerine avdet ediyorlar.
İrfan Söyler’e, bizi bu coşkulu geziye çıkardığı için şükran borçluyuz. Bulgaristan, Macaristan, Almanya, Hannover, Frankfurt, Stockholm, Madrid, Bochum ve ötesi...
Sadık Yalsızuçanlar